FARKLILIKLARIMIZ İLE BİRLİKTE YAŞAMAK
IRKÇILIK VE IRSIZLIK
Besleme çakal sürülerini sokaklara saldılar
Dehliz planları, sinsi pusuları ile Türkiye’yi sardılar
Dün; Fethi, Musa, bugün Deniz’i İzmir’de vurdular
Deniz’den Poyraz ile barış esiyor insanlığa
Salyaları akarak, silahlı caniler odaya daldı
Barışa sıkılan kurşundan dünya halkları haber aldı
Domates, zeytin kahvaltısı masada kaldı
Deniz’den Poyraz ile barış esiyor insanlığa
Adını ve ideallerini Deniz Gezmiş’ten alan
Halkların kardeşliği için en önde olan
Türk, Kürt kardeşliği ideali yarım kalan
Deniz’den Poyraz ile barış esiyor insanlığa
Farklılıklarımız ile birlikte yaşamak!
Siyasi partilerin Genel Başkanlarının, Milletvekilleri ve yöneticilerinin söylemlerinden türeyen ırkçılık virüsü salgına dönüştü.
Ayrımcı dilleri susturmak: Halkların, ortak sosyal, siyasal talepleri temelinde ortak mücadele yaratılması, farklılıklarına hoşgörü göstererek birlikte yaşamı her koşulda savunmaları ile gerçekleşir.
Deniz Poyraz nezdinde, Türkiye halklarının birlikte atan kalbine kurşun sıkıldı. Elbette İzmir’in seçilmesi tesadüf değil. Farklı uluslardan, inançlardan, bölgelerden insanların hoş görü içinde birlikte yaşamalarını içine sindiremeyenlerin terör mühendisliğidir. Türkiye mozaiğinin İzmir’de şekillenmesini hazmedemeyenlerce birlikte yaşama sıkılan kurşunudur.
Bu canilik asla kendiliğinden ortaya çıkan kişisel bir tepki değil. Şer odaklarının planlı yürüttüğü, sevgiyi, paylaşımı, farklılıklar ile birlikte yaşamı, özgürlükleri hedef alan ırkçılık ve ırzsızlıktır.
Kan emiciler: Geçmişten bugüne; din, mezhep, renk, ulus ve milliyet genlerini kutsayarak insanlığı ayrıştırıyorlar.
Küresel sermaye kendi kapsama alanları içerisinde kuluçkaya yatırdıkları ırkçı gerici planlarını gerektiği zaman sinyaller ile devreye sokuyorlar. Sağcı, solcu, ulusalcı, din tacirleri örgütler aracılığı ile yoksul ülke halklarını ayrıştırarak çatıştırıyor. Ekonomik ve siyasal olarak kendilerine bağımlı hale getirdikleri ülkelerde direkt devlet dilini kullanarak, resmi ağızlardan ırkçılığı, ayrımcılığı, körüklüyorlar.
Ulus, milliyet, din ve mezhep ayrışmaları olduğu için: Maden arama adı altında ormanlar yok ediliyor. Toprağı zehirleyerek, suları kirletme cesareti buluyorlar.
Ulus, milliyet, din ve mezhep ayrışmaları olduğu için: Ortak sorunlarına rağmen işçiler, emekçiler dini, milli duyguları üzerinden karşı karşıya getiriliyorlar.
Ulus, milliyet, din ve mezhep ayrışmaları olduğu için: Parası olan sağlık ve eğitim hakkı tanınıyor. Eğitim kurumları ve hastaneler ticari insan sanayisine dönüştü.
Ulus, milliyet, din ve mezhep ayrışmaları olduğu için: Hak, hukuk, demokrasi, adalet ve özgürlük isteyenler “bölücü, terörist, vatan haini…” ilan ediliyor. Kendini ifade eden öz güvenli bireylerin yetişmesi engelleniyor. Tek tip insan yetiştirilme kurgusu hayata geçiriliyor.
Ulus, milliyet, din ve mezhep ayrışmaları olduğu için: Milli sanayi, tarım, hayvancılık ortadan kaldırılıyor. Kürsel sermaye bu ülkelerde işçileri emekçileri köleleştirilerek, çevre duyarsızlığı içinde, kirli paralarını emekçi kanı ile yıkayarak kazanımlarını kendi ülkelerine taşıyorlar.
Ulus, milliyet, din ve mezhep ayrışmaları olduğu için: Deniz Poyraz’a sıkılan kurşun; Türkiye’nin ekonomik, siyasi bağımsızlık istemine, sosyal devlet hedefine sıkıldı.
Ulus, milliyet, din ve mezhep ayrışmaları olduğu için: 12 Eylül öncesi devrimcilerin ev adreslerini yayınladı. Bazen elinde orak çekiçli kızıl bayrak, bazen Abdullah Öcalan’dan çiçek aldı. Çin yıldızına selam durdu. Bazen yıldızını sararı bazen beyaz yaptı… Perinçek’in cinci hoca tabiri söylemlerine kaynak yaratanlar aboneler arıyor.
Başta Ulusal Kanal, (hangi ulus bilinmez) Aydınlık (kimi aydınlattığı anlaşılmayan) gazetesi olmak üzere, aynı ipten dokunma televizyon kanalları, “ordinaryüs” yorumcular ve gazeteler… Deniz’e kurşun sıkılmasına tepki koymak yerine, kurşun sıkanı aklayacak, karanlık zihinlerini zorlayarak balık avlayacakları suyu bulandırarak pusu atıyorlar.
Ülkelerde; Irkçı, ayrımcı, dinci, mezhepçi… Her türden ayrışma, ötekileştirme, çatışma, terör… Devlet politikaları haline gelmedikçe varlıklarını sürdüremezler.
Dün, İzmir Adliyesi’nde Fethi ve Musa’ya sıkılan kurşun: Yoksul halkları hedef alan terör kurşunudur. Bugün Deniz’e sıkılan kurşun küresel sermaye ve yerli işbirlikçilerin birlikte yaşamı savunanlara saldırısıdır.
Her gün, televizyon kanallarında, gazete manşetlerinde gündemi belirleyen ulus, milliyet, din, mezhep ve nefret söylemlerini rüzgâr alıp götürmüyor. Yetişkin olmalarına rağmen insani gelişimlerini tamamlamayanların bedenlerine virüs olarak girerek, en zayıf olan beyinlerde ürüyor. Üreme, insan olma vasfını kaybeden mahlûklar ortaya çıkarıyor. İnsanlığın, doğanın, yaşamın, sevginin, barışın… Düşmanı bu yaratıklar sisli havada, sinsi planları ile insan avına çıkıyorlar. İnsanların milli, dini duygularını kullanarak ayrıştırıyorlar. Kotladıkları terör örgütlerine; siyasi, dini konum atarak, yer bildirimi ile çatışma, savaşma, ayrışma… ortamı hazırlıyorlar.
Hadi hayırlısı…