ALEVİ EVLERİNİN İŞARETLENMESİ
Çetelerin, derin yapılanmaların, değerlerinden kopan kültürün, inanç, mezhep ve ulus üzerinden sürdürülen siyasetin… Neresinde?
Alevi evlerinin işaretlenmesi,
Kürt –Türk çatışması kartını masaya sürenlere, duyarlı Türkiye halklarının topluca “ REST” Diyerek, birlikten, kardeşlikten yana tavır almalarının neresinde?
Alevi evlerinin işaretlenmesi,
Maraş, Sivas, Çorum, Malatya, tekrar Sivas ve Gazi hatırlatmaların neresinde?
GEÇMİŞE BAKMAK!
Bilmeyenler, umursamayanlar, duyarsız kalanlar için tekrar iki kelam edelim. Maraş, Sivas, Çorum, Malatya, tekrar Sivas ve Gazi hatırlatması yapacak olursak: Yukarı mahalleden ateş edenler, aşağı mahalleye inerek boş kovan topladılar. Aşağı mahallede evleri ateşe verenler yukarı mahalleye geçerek ateşi söndürmeye çalışanların içlerine karıştılar.
SONRA NE OLDU?
İki Temmuz Madımak olayları sonrası Türkiye içinde yurt dışında her köşede; Alevi Derneği, Pir Sultan Abdal Derneği, Hacı Bektaşi Veli Derneği, Yunus Emre Derneği… Biraz daha hızlanarak Alevilik ile Bektaşilik karma yapılarak Alevi, Hacı Bektaşi Veli Dernekleri… Kurulmaya başlandı.
Yüz yıllardır; Görüm, Abdal Musa, Cem… Ederek birlikte yaşayan Aleviler dernekler üzerinden ayrıştırıldılar.
“Dedeler Ehlibeyt soyundan geliyor” diyerek Babaları, Dervişleri, Pirleri, Erenleri… Alevilik ile bütünleştiren yeni “yetme” teoriler gelişti.
ALEVİLER NEREYE ÇEKİLMEK İSTENİYOR?
Osmanlı’dan bugüne insan doğası gereği her ülkede olduğu gibi hak ve özgürlük mücadelesi gelişti. Gelişme, 1968 ve 1978’de (STK) Sivil Toplum Örgütlülüğü toplum içinde daha çok yaygınlaştı.
Bu süreçlerde; STK güçlenmelerine teamül edemeyeler, gelişimin zayıflaması için küresel güçler ve Türkiye’deki iş birlikçileri devreye girdiler. Milli sanayi, hayvancılık, tarımın üretim olarak gelişmesi, eğitim, sağlık sorununun çözümü arayışları çalışması yürütenlerin üzerinden Tanklar ile geçtiler.
Sivil Toplum Kuruluşları örgütlülüğü karşısında kurulan paravan örgütler ile yaratılan çatışma ortamına “sağ-sol çatışması denildi. Darbe koşullarının olgunlaşması sağlanarak işkence tezgâhları, darağaçları kuruldu. Toplumun yiğit evlatlarını 12 Mart, 12 Eylül’de askeri müdahaleler ve darbeler ile katlettiler.
NEDEN ALEVİ EVLERİ İŞARETLENİYOR?
Siyasetin; ulus, milliyet, din, mezhep üzerinden sürdürülmesi; “azınlık” ulus, inanç ve mezhepleri hedef tahtasına koyuyor. Bu nedenle geçmişte olduğu gibi, bugün aynı güçler KÜRT-TÜRK, ALEVİ SÜNNİ çatışmaları yaratılacak ortamlar hazırlanmaya çalışılıyor. Bun güçlerin çabalarını boşa çıkarmak için; Her inancın, düşüncenin kendini özgürce ifade ederek, eşit siyasal-sosyal, ekonomik haklardan faydalanarak birlikte yaşamı savunması ile gerçekleşir.
Alevi evlerini işaretleyenler:
12 Mart, 12 Eylül öncesi Sivil Toplum Kuruluşlarının örgütlü gücünü kırmak için paravan örgütler kurarak, sosyal ve siyasal tam bağımsız Türkiye mücadelesi verenlere saldırtıp fraksiyonlar arası çatışma diyenler.
Alevi evlerini işaretleyenler:
Kürt-Tük çatışmasından umudunu keserek, ibreyi Alevi-Sünni çatışmasına çevirenler derin yapılanmalar.
Alevi evlerini işaretleyenler:
12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz’u organize edenler.
Alevi evlerini işaretleyenler:
Halkın, Tam Bağımsız Türkiye haykırışlarını işkence tezgâhlarına yatıranlar, idam sehpaları kuranlar.
ALEVİLERİ İNANÇLARI DIŞINA ÇEKMEK!
Yukarıda saydığımız olumsuz girişimler sürerken, Alevi hareketlerinin içinde öğretilerini özünden kopararak kendilerine yaşam alanı açmak isteyenler var.
Kim bunlar? Dün, 68, 78’ler mücadelesi içerisinde sosyaliz ve devrim şiarı ile en önde koşanların içinde nefesleri yetmeyerek geride kalanlar. İdeallerinden ayrılmaları, mücadele içerisindeki görevlerini tamamlamış olmalarından mı? Gerçekte geçmişte inançsız mıydılar? Bugün gerçekten Alevi inancını yaşıyorlar mı? Orasını bilemem.
Demokratik Laik Cumhuriyet mücadelesi sürecinde dökülüp, çöküp, çömelenlerden, Alevi hareketi içerisinde çöreklenenler olduğu ortada.
Burayı biraz açacak olursak: Elbette süreç içerisinde insanlar bugün inandıklarına yarın inanmaya bilirler. Hatta önceki inançlarına kaşı olan inançlar içinde yer alabilirler. Bu anlaşılır bir durum.
Buradaki çelişki; Geçmişte kendilerini devrimci mücadele önderi ilan edenlerin, devrimci mücadeleyi olması gereken siyasi alanda bırakmalarıdır. Bu da anlaşılır. Alevi inancı içerisine giderek tekrar orada ateşli devrimci mücadele savunuculuğu yapmalarına ne demeli? Madem, bu kadar devrimci inanca sahiptiniz devrimci saflardan neden havlu atıp gittiniz? Gittiniz neden Alevi öğretisine uygun yaşam sürdürmüyorsunuz? Anlaşılmayan, derin çelişki yaratan, şüphe uyandıran yer burası.
Bir süre sahalarda ısınma hareketi yapanlar, tekrar kadroya mı alındılar?
Televizyon kanallarında, gazete köşelerinde, toplantı salonlarında karanlıklarını ışık sanan düşkünler kendilerini düşünür ilan ettiler. Bu “cengâverler” yıllardır inanç yerlerinde özünü yaşayan, çalıştıkları, yaşadıkları yerlerde sosyal- siyasal talepleri doğrultusunda STK’lar içinde yerlerini alan Alevileri öğretilerinin özünden koparmaya çalışıyorlar.
Ozan Mahsuni Şerif’in dilinden:
Yuh! Yuh!
“Her türden,din, mezhep, ulus, milliyet… Ayrımcılığına karşı devrimci saflarda birleşiniz” bildirileri dağıtan, afişleri asan, ajitasyon çeken, konferansları veren, panelist olan… Biraz daha öte giderek örgüt liderlikleri taslayanlar sizler değil miydiniz?
“Düzen partileri” dediğiniz partilerin önüne dizilen yine sizler değil misiniz?
Dün, inançlara, mezheplere, ayrımcılığa, Cami’de siyasete karşı çıkan sizler değil miydiniz? Bugün Alevilerin inanç duyguları üzerinden siyaset yapan sizler değil miydiniz?
Hadi, kişisel olarak siz insanlıktan çıktınız. Keklik ötüşü ile halkı saflarınıza çağırarak elinde silah evsinde bekleyen avcılara vurduracak kadar pusu kurup ihanetçi olmayınız.
“İTHAL” ADAYLARA NE DEMELİ ?
Son yıllarda Avrupa’dan CHP, HDP içerisinde açıktan, AK Parti’ye sinyaller göndererek Milletvekilli, Belediye Başkanı olmak isteyenler çoğaldı.
Avrupa’da Alevi inancı içinde yaşam sürdüren milyonlarca insan var. Avrupa’da Hüseyin Mat ve yönetici arkadaşları inançlarını değerlerine uygun başarı ile sürdürüyorlar. İnanç değerleri için haklarını alıyorlar. Yaşadıkları ülkede siyasi partiler içerisinde yerlerini alıyorlar. Özelde kendi sorunları, genelde yaşadıkları ülke hakları ile ortak sorunları için STK’lar içinde aktif yer alıyorlar. Türkiye’de gelişmelere karşı uluslar arası dayanışma içinde oluyorlar. Olması gereken, insani değere, inancına sahip çıkma tutumu budur.
Benim sorum, Alevi öğretisi ile yaşamayan, Yaşadıkları ülkelerde kendi sorunlarına duyarsız kalan, Alevi kamuoyundan kopuk, Avrupa’da Türkiye’nin günlük siyasetini sürdürenlerin Türkiye’de Partilerde mevki arayanlara.
HADİ SORALIM?
Türkiye’de Alevi dernekleri yok mu?
Türkiye’de Alevi dernek üyeleri yok mu?
Türkiye’de Alevi dernek Yöneticileri yok mu?
Türkiye’de Alevi dernek Başkanları yok mu?
Türkiye’de Alevi dernek Alevi önderleri yok mu?
Türkiye’de Milletvekili, Belediye başkanı olacak yetenekte Alevi yok mu?
Sizler, Türkiye siyasetini, Türkiye’de yaşayanlardan daha iyi mi biliyorsunuz?
Sizler, Avrupa’da dernek olanakları ile son model arabalar içinde şehirleri, ülkeleri gezdiniz. Türkiye’de Alevi önderleri kendi olanakları ile çamurlara batıp çıkarak köy yollarında Alevi çalışması yaptılar. Siz, Milletvekilli, Belediye başkanı adayı olmayı Türkiye’de yaşayan Alevilerden daha mı çok hak ediyorsunuz?
Peki, sizin burada ne işiniz var? Kime ne faydanız olacak? Hangi donanımınız, deneyiminiz ile kime ne katkı sağlayacaksınız?
Tüm bunlara rağmen siyaset mi yapacaksınız? Yüreğiniz yetiyorsa Alevileri alet etmeden kendi adınıza yapınız. Görelim!
Türkiye’de yaşayan Alevilerin iradesine rağmen Avrupa olanakları ile Türkiye’de siyaset yapmaya kalkışanlar boylarının ölçülerini nasıl aldıklarını görmediniz mi?
ALEVİLİĞİ DOĞRU ANLAMAK!
Türk ve Arap halkı arasında Müslümanlık öncesi evliliğe dayalı hısımlık kurarak, soy ağacı dikiyorlar. Türk- Kürt Alevi Dedelerinin Ehlibeyt soyundan geldiklerini iddia ederek, insanların dini, milli duygularını istismar ediyorlar.
Hangi bilimsel kaynak Ehlibeyt soyundan gelen Türk kabilesi gösterebilir? Bunu, kim bilimsel, tarihsel, ilmi temele, fizyolojik, sosyolojik hatlara dayandırarak açıklayabilir? Bektaşiliğin İslam veya Alevilik ile hangi bağları var? Hiç kimsenin yoğun çaba harcamasına gerek yok. Bektaşiliği merak edenler Hıristiyan Türklerin yaşadığı Gagavuz Cumhuriyetine giderek görsünler.
Türkler Müslüman olmadan önce dedelik var mıydı? Varsa, 120 yıl kim sürdürdü? Sonradan ortaya çıktıysa dedeler Ehlibeyt soyundan nasıl geliyor? Hz. Muhammed’in ölümü sonrası böyle bir yetki verecek makam kaldı mı?
Sonuç olarak!
İnsanlar, Alevi, Bektaşi, Sünni, Şafi… Hıristiyan, Yahudi, Budist, Ateist… İnançlarını özgürce yaşamalı. STK’lar içinde birlikte sosyal, siyasal, ekonomik ortak talepleri için örgütlenmelidirler. Farklılıklarına hoş görü göstererek kardeşçe yaşamalıdırlar
Bir söz de: Pratik yaşam içerisinde yer almayıp, telefon tuşlarlarına dokunarak “Alevi kardeşlerimizin yanındayız” mesajları gönderenlere söylemek istiyorum. Siz önce kendi insani değerinizin yanında olun. Sosyal, siyasal, ekonomik haklarınız için STK’larda yer alın ki, güçlü, örgütlü toplum yaratıldığında kimse Alevi evlerine işaret koymaya cesaret edemesin.
Filistin atasözü der ki; “Ülkenizin aslanlarına sahip çıkın, yoksa düşmanın köpeklerine yem olursunuz.”
Hadi hayırlısı…