EĞİTİMLİ TOPLUM OLMA

 

Eğitimli toplum olma öyle çözümlemesi zor derin bir mevzu değil. Filozoflardan alıntı yapmadan, sayfaları sararmış kitaplardan kaynak göstermeden, yabancı kelimeler ile lügat parçalamadan her insan kendi yaşamından çözümleyebilir.

Her birey sosyal devlet güvencesi altında vatandaş olarak yaşama hakkına sahiptir.

Sosyal devlet sorumluluğu gereği her yurttaşa parasız eğitim, sağlık hizmeti verilir. Yaşamlarını sürdürmeleri için soysal yaşam alanları inşa edilir.

Okullar, sınıflar, ulaşım, kitap, defter, araç –gereçler… Devlet tarafından eşit bir şekilde karşılanır. Parasız bilimsel eğitim her vatandaş için vazgeçilmez hakkıdır.

Eğitim sistemini bu şekilde temel alan devletler her alanda gelişir, güçlenir. Eğitim bilinci oluşan toplum refah içinde yaşar.

Bu olanakları sağlayamayan ülkelerin vatandaşları beynindeki bilinci, bedenindeki gücü alarak göç ediyorlar. Bu gelişmeler ortaya göçmen bir toplum çıkarıyor.

Haberlerde anlatılan başarı hikayelerinde; Türk kökenli Bilim İnsanı, Türk Kökenli Politikacı, Türk Kökenli Eğitimci, Türk Kökenli Sanatçıları iç çekerek dinlenir. Neden Türkiye’de değiller? Bu soruyu kim bilir kendi kendimize kaç defa sorduk.

Türkiye’de dünya otoritelerinin kabul ettiği “yabancı” bilimci, eğitimci, çevreci, sanatçı… Var mı?  

Ses yok!

Ne var?

Yabancı futbolcu, yabancı sermaye, yabancı şirket tabelaları, yabancı yatırımlar, yabancı marka, yabancı para sevgisi, Türkçe cümlelere yabancı kelimeler katma hayranlığında…dörtnalla koşuyor Asya’dan Avrupa’ya.  

Kendi meslek uzmanları olmayan ülkeler öz sermayeleri ile kalkınma sağlaya bilir mi? Uluslar arası alanda ekonomik gücü ve politik saygınlığı olmayanlar marka ülke olunur mu? Marka ülke olmayınca dünya üzerinde söz sahibi olunabilir mi?

Eğitim olarak gelişmemiş ülkelerin sanayi, tarım, hayvancılık, sanat, sağlık, bilim alanlarında gelişme sağlaması, güçlü demokrasi ve özgürlükçü ülke olması mümkün mü?

Bu mümkün değil?

Doktorunu, Avukatını, Mühendisini, Eğitimcisini, Sanatçısını, Yazarını, Bilim İnsanını yetiştiremeyen ülkeler; Sanayi, sağlık, eğitim, tarım, hayvancılık, bilim…  Alanlarında gelişmiş ülkelerin ürünleri, sermayeleri, şirket yönetimleri ve politikaları ile bağımlı hale gelirler.

Ekonomik politik özgürlüklerini zora sokarlar.

Bu süreç: Özel okullar, özel kurslar, “özel öğretmenler” derken eşitsizliği, adaletsizliği yaratarak yoksul ve zengin sınıfları ortaya çıkarır. 

Nedir bu sınıflar?

Herkes için eşit parasız bilimsel eğitim hakkının olmayınca gelir dağılımı eşitsizliği ülke genelinde yaygınlaşır. Zengin ve yoksulların eğitim, barınma, beslenme, sosyal yaşam farklılıkları derinleşir.

 Semtler, mahalleler, köyler, okul binaları, öğretmenler, ulaşım, kıyafet, beslenme, kültür ve yaşam farklılıkları toplumu ayrıştırır.

SOSYAL AYRIŞMA SINIRLARI AŞAR

Biraz durumu iyi olan aileler kendi yaşam standartlarını düşürerek çocuklarını özel okullara gönderirler. Durumu biraz daha iyi olanlar çocuklarını yurt dışına gönderebilme kanalları ararlar. Durumu iyi olanlar çocuklarını adından söz ettiren dünyanın çeşitli ülkelerindeki özel okullara gönderirler. …ve çok az sayıda geri dönen olur.

Bu “kerrat cetveli” ülkenin eğitim damarlarını tıkar ve hiçbir alanda kendi öz gücü ile gelişimini sağlayamaz.

Eğitim olarak gelişmemiş toplumlarda din, mezhep, ulus, bölge, semt farklılıkları üzerinden ön yargılar gelişir.

Türkiye’de Eğitim:

Eğitim sistemi değişsin, müfredat değişmeli, yönetmenlik değişecek derken eskiden hükumetler değişirdi şimdi bakanlar değişiyor. Olmadı sil baştan…

Okul servisleri:

Özel okul servislerine neden ihtiyaç var? Çocukları evden okula, okuldan eve taşıyacak toplu taşıma araçlarımız neden yok? Servisi olan okullarda servis sıkıntılarını son günlerde yaşayarak görüyoruz. Bu konuda tekrar üç beş kelam etmeye gerek var mı?  Okul saatlerinde şehirlerde, kasabalarda okul servis araçları trafik çilesini çekmek zorunda mıyız?

Öğrenci velileri:

Servisi olmayan okullarda okul giriş ve çıkış saatlerinde okul önlerinde neden “veli ordusu” oluşuyor?

Cinsel taciz, organ mafyası, trafik canavarı, çocuk kaçırma… Korkuları bertaraf edilerek çocuklar güvence altına alamadığı için aileler haklı olarak çocuklarına sahip çıkıyorlar. Korku, panik havası çocuklarda öz güven eksikliği yaratıyor.

Peki, bu korku ve endişeler eğitimsiz toplum olmanın ortaya çıkardığı vakalar değil mi?

SONUÇ OLARAK

Eğitim olmazsa tarım olmaz, hayvancılık olmaz, sanayi olmaz, sanat olmaz, bilim olmaz, ilim olmaz… sosyal devlet olunamaz.

Hadi hayırlısı…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir