ŞEMA VE ŞATAFAT
Özgürlük, eşitlik, demokrasi… İsteyenler bir araya gelerek Sendika, Parti, Vakıf Dernek… Oluşumları sağlarlar. Bu aşamada en özgürlükçü, en eşitlikçi, en demokrat, en bilgili insanlar yönetim kadrolarında yer alırlar. Bu güne kadar teorik olarak gelişen söylemler ile ilerlenmiş artık, fiziki olarak yöneticidirler.
Bu aşamadan sonra sorumluluklarını yerine getirenleri tenzih ederek, sitemim emek ağacının gölgesinde yatanlara.
İnsanlar beden ve beyin gücü ile çalışırlar. Bazı insanlar beden ile çalışarak yaşam sürdürür. Bazı insanlar beyin ile çalışarak yaşam sürdürürler. Her ikisi de emek harcarlar. Beden ve beyin arasında bağlantı arza verdiğinde tıbben felçli yaşam sürdürme tanımı yapılır.
Yaşamlarını beyin gücüne odaklayarak bedeni beslemeye başlayan yöneticiler oturdukları koltukları sahiplenerek tüm beynini o koltukta yaşamaya odaklarlar. Yönetim olanaklarını kendi rahat yaşamının bir parçası olarak algılarlar, yönetim şemasını koruma altına alır. Teorik aygıtlar ile özünde demokrasi gibi gözüken ama aslında hiyerarşi oluşumunu tamamlayan yönetimler yıllarca kendi şemalarını korurlar. Bu süreç içerisine yüzlerce birikimli üye yönetim hiyerarşinin tutumu ile “telef” edilir. Bu yönetimler; En asalak, en bencil, en bireyci, en anti demokrat karakterlere dönüşerek özgürlüğü, eşitliği…Demagojik olarak kendilerini koruma amaçlı kullanırlar.
İş ve sosyal alanlarında gecesini gündüzüne katıp çalışanlar, ekmeğinden bölüp maddi -manevi destek verenler, her faaliyette en ön saflarda yer alarak faaliyet yürüten üyeler kendi sınırlarının dışına taşmaması için yönetimce kontrol altında tutulurlar. Bir adım öne çıkanlar kitapların orta sayfalarından yapılan alıntılar, Filozofik teoriler, terimler ile saf dışı edilirler. Özellikle kendi alanlarında tutulan taban içinden yönetimde yer almanın önüne set çekilir. Yönetim içinde ölümden kaynaklı boşluklar oluştuğunda bilgi, birikim, çalışması ile öne çıkan Dernek, Parti, Vakıf, Sendika üyeleri yerine yönetimin kendilerine uyumlu ehlileştirdikleri üyeleri belirleyerek yönetimlerine dahil ederler.
Göstermelik seçimler demokrasi gibi lansa edilse de seçilecek delegeleri, yönetimi yine önceki yöneticiler belirler. Her şeye rağmen kendi çabası ile seçilen delegeleri, ya süreç içerisinde muhalif yönlerini törpülenerek yönetime uyumlu hale getirirler veya entrikalar ile saf dışı ederler.
Toplumsal yaşamdan uzak, iş yerlerinde alnı terlememiş, elleri çekiç, kazma, kürek tutmamış, gece vardiyası çalışmamış, çalışarak ev geçindirmemiş… Teorik birikimleri ile yönetime gelen kadroları arasında gün geçtikçe demokratik değerler yerine kendi değerleri koruma eğelimi oluşur. Toplumun yaşamından uzak, sadece alt kademe yönetimleri ile bağ kuran üst yönetimler sadece teorik bilgiye dayalı stratejiler geliştirme çabası harcarlar. Bedensel tembellik, rahat yaşam sürdüğü koltuğunu koruma algısı yöneticilerde zihinsel sapma yaratır. Aynılaşan yöneticiler bir birlerine bağımlı hale gelirler. İçgüdüsel olarak bir birlerini tutunarak yönetici yaşamı sürerler. Bu türden yönetimlere “ölüm dâhilinde” kadro açılmadıkça yeni bir yöneticinin girmesi nerdeyse mümkün değildir.
Her insan, üyesi olduğu Sendika, parti, Vakıf, Dernek… Şemasına bir baksın. Onlarca yıldır aynı insanlar yönetici kadrolarındadırlar. Aynı insanlar, partilerin, sendikaların, vakıfların derneklerin adeta işçileridirler. Peki, on, yirmi, otuz, elli yıl içerisinde tabandan bir kişi yönetim düzeyine geçme donanımı kazanamamış mıdır?
Kazanamadı mı?
Peki; Onlarca yıldır yönettiği sendika, parti, vakıf dernek… Çevresinde yönetim kademelerinde görev alacak üyeler yetiştiremedinizse onlarca yıldır sizler o yönetim kademelerinde ne yapıyordunuz? Ne yapıyorsunuz?
Bu yapı değişir mi?
Böyle bir yapı oluşmuşsa asla değiştirilemez. Dernek, Sendika, Vakıf, Parti… Yönetimleri içinde oluşan içgüdüsel bağımlılık, bir birini koruyarak yönetimi elinde tutma ağlısı demokrasiyi ortadan kaldırmış, oligarşi bir yapı ortaya çıkmış, zihinsel gerileyen yöneticiler düğümünü kimseler çözemez.
Her insan yaşamına şöyle bir göz atsın:
En zor şartlarda, en zor koşullarda, en çaresiz anlarda en inançlı halleri ile üyeler her alanda çalışma sürdürürler. Üyeler sadece yönetici eşleri, çocukları, gelinleri, damatları yakınlarının görev alanlarına giremezler.
Yöneticilerin; Eşleri, çocukları, gelin, damat yakınları en görenekli, en popüler, en medyatik ve en gösterişli protokollerde yer alırlar.
Demokrasi, eşitlik, birlikte yaşam… Teorisini hayata geçirmede neden zorlanılıyor? Yöneticiler; 30, 50, 60 yıl hangi filozofun tanımı ile görevde kalıyorlar? Bunca yıl milyonlarca üyeden bir, iki kişi yönetime geçme, lider olma yeteneği kazanamıyor mu? Yöneticiler; Bir, iki üyeye neden bu yeteneği kazandırmıyor?
Taban: Çoğalamıyor, azalıyoruz.
Yönetim. Nasıl çoğalamıyoruz? Bir zamanlar ben ve eşim vardık. Şimdi; damadım, kızım, oğlum, gelinim ve onların arkadaşları ile biz en görenekli, en popüler, en medyatik ve en gösterişli protokollerde çoğalıyoruz.
Size gelince: Tabanda azalmalar var. Takdiri ilahi ölümler oluyor. Sizin çocuklarınız sizi, bizi sorgulamaya kalkıyor. Siz doğal olarak bize laf söyletmiyorsunuz. Bu tutumunuzdan dolayı biz de size incitici laf söylemiyoruz. Birlik beraberlik içinde yıllardır yaşıyoruz.
Safları sıkıştırmanız daha çok çalışmanız gerekiyor. “
Hadi hayırlısı…