SOLİNGEN İLK DEĞİLDİ. HANAU SON OLUR MU?

19:46 – 21/02/2020

Irkçı-gerici saldırılar dünya üzerinde yaygın bir şekilde devam ediyor.

İnsanlar öldükten sonra saldırı ırkçı olmuyor. Irkçılık illa insanların öldürülmesi ile de ortaya çıkmıyor.

İnsanların ulus ve milliyet olarak ayrıştırılarak hak ve özgürlükleri engellenmesi ırkçılık değil midir?

Aynı ülkede yaşayan ulus ve milliyetlere eşit sosyal siyasal haklar tanınmaması ırkçılık değil midir?

Aynı ülkede eğemem ulusun diğer dil ve inançları yasaklaması ırkçılık değil midir?

Aynı ülkede yaşayan halklar arasında ayrımcı yasalar ırkçılık değil midir?

Eğemem ulusların, milliyetlerin azınlıklara karşı aşağılayıcı söylem ve davranışları ırkçılık değil midir?

IRÇILIK NORMAL DOĞUM MU?

Avrupa ülkeleri içinde Fransa, Almanya, Avusturya gibi ülkeler başta olmak üzere, ırkçılık normal doğum ile oluşmaz. İhtiyaç duyulduğunda  sezaryen ile dünyaya getirilir.

Almaya, Avusturya, Fransa…  “Yerli-yabancı” ayrımcılığını, ırkçı, gerici yasaları ile “yabancıları” inim inim inletmekte. Bu resmi devlet tutumu ayrımcılık, örgütlere, partilere yabancı düşmanlığı üzerinden ırkçı- gerici örgütlenme alanları açtı.

Yerli halk ile 70 yıldır aynı koşullarda yaşayan, aynı haklara sahip olmayan insanlar hala “yabancı “ olarak nitelendirilerek, yabancılar yasası ile enselerinde boza pişiriliyor.

Ülkeler içlerine düştükleri kendi çıkmazları derinleştiğinde sezaryen doğum yaptırılan ırkçı, gerici orta oyun figüranları sahneye sürülüyor.

İşsiz kalan yerli halk, işlerinin yabancılar tarafından ele geçirildiği için issiz kaldıklarına inandırılıyor. Yabancılar olmasalardı o işlerin kendilerinin olacaktı propagandası yapılıyor.

Yerli yoksullara, en ağır koşullarda, en düşük ücretlere yıllardır çalışıp işsiz kaldıklarında işsizlik maaşı alan yabancıların “yattığı yerden” para aldıkları için yoksullaştıklarının propagandası yapılıyor.

Evsizlere yabancılar olmasaydı, herkes için yeterli evleri olacaktı yalanı söyleniyor…

IRKÇILIK HASTALIKTIR!

Irkçılık virüsü insan bünyesine girince; Yerli-yabancı-din-mezhep-ulus, milliyet ayrımcılığı başladı. Bu örümcek ağı içine düşen insanlar kendi bünyelerine, kendi yaşamlarına savaş açtılar.

İş yerlerinde aynı koşullarda çalışanlar ortak sorunları için birlikte hareket etmeleri gerekirken, Yerli-yabancı-din-mezhep-ulus, milliyetlere göre listeler oluşturarak sendikalar kurdular. Belediye meclislerine listeler verdiler. Siyasi partilerde kendi listeleri ile yer almaya çalıştılar.

KENDİ SONUNU HAZIRLAMA

Sermaye bu sisli hava ortamında, daha önceleri güçlü sendikal örgütlülük döneminde kazanılmış tüm sosyal siyasal işçi -emekçi haklarını gasp ederek  geriye posa bıraktı.

Üç kişinin işini bir kişiye verdi. Çalışa saatleri, iş güvenliği, iş güvencesi kalmadı denecek kadar pamuk ipliğine bağlandı. Mesaileri artırırken, mesai ücretini düşürüldü. Hafta sonu çalışmalarının ücret farkını düşürürken, hafta sonu mesailerini güncelleştirdi.

Ülkelerde gelişen bu hak gasplarından zarar görüp yoksullaşan yerli halkların öfkelerini birleştirecek ırkçı partiler kuruldu. Yabancı karşıtı ve İslam düşmanlığı üzerine kurulan partiler topluma yabancıların ve Müslümanların ülkelerini terk ettiğinde refaha kavuşacaklarının söylemleri geliştirildi…

Küresel sermayenin sezaryen ile dünyaya getirdikleri canilerin Orta Doğu güzelliklerini cehenneme çevirdiler.  “Allahu Ekber” diyerek insan kesen cellatları Televizyonlarında göstererek, gazetelerinde yayınlayarak Türk, Arap  İslamofobi düşmanlığı yaydılar. Avrupa ülkelerinde ırkçı partiler her geçen gün güçlenerek iktidar ortağı, iktidar olup veya parlamentolara girdiler.

AB ÜLKELERİNDE BU SALDIRILARA MARUZ KALANLAR NE YAPTI?

Genel anlamda hiçbir şey yapılmadı.  Çalıştığı fabrikada 25 yıldır aidat ödediği sendika çalışmasından habersiz önce Türkiye’de doğduğu il derneğini kurdular. Sonra ayrılıp Kasaba derneğini kurdular. Bir süre sonra oradan ayrılıp Köy derneklerini kurdular.

Onlarca yıldır yaşadıkları ülkelerde iş arkadaşına merhaba diyecek kadar dil öğrenmeyenler, çocuğunun hangi okulda okuduğundan haberi olmayanlar kapı kapı gezerek camilere para topladılar.

Avrupa’da ırkçı-gerici yabancılar yasaları için kim ne yapıtı?

Elbette çalışma yapıldı.  Alevi, Sünni, Şafi, Sağcı, solcu, hemşehri dernekleri kurularak ayrışıldı.

AĞIT YAKMA AYDINLAN!

Dünyanın her tarafında olduğu gibi AB ülkelerinde ırkçı saldırılar dün ne ilk di ne de Hanau saldırısı son olur. Önemli olan, her ulustan, inançtan halkların ırkçı, gerici saldırılar, yasalar ve hak gasplarına karşı birleşmesidir.

Son olarak; Her ırkçı saldırılarda ağıt yakıp, diz dövme, yakınma yerine ırkçı, gerici yasalara karşı yerli yabancı birlikte mücadele ederek eşit sosyal siyasal hakları kazanmak için aydınlanmak gerek.

Almanya’da yaşayan Türkiyeliler, Türkiye’de yaşayan Suriyeliler yoksulluğun, işsizliğin nedeni değiller. Asıl neden sermayenin suyu bulandırarak balık tutmasındandır.

Almanya’da ırkçıların “Türk tohumu” diyerek hakaret ettiklerine Bir Türk olarak öfkelendiğimde, bilinçaltında Türkiye’de yaşayan Ermenileri düşünerek utanmıştım.

Avrupa’da, Katolik, Protestan, Evangelisch… İnancından olanların aynı ortamda, eşit sosyal siyasal hakları ile inançlarını içinde yaşadıklarını görünce Ortaçağ gericiliğinden ders çıkardıklarına, aydınlanmalarına imreniyorum.

Hala Alevi – Sünni, Şafi tartışmalarının sürdürülmesine üzülüyorum.

Bir ülkeden Alman, Fransız, İtalyan, Flaman halkların farklılıklarına hoşgörü göstererek, kendi dillerinde eğitim görerek birlikte yaşamalarına gıpta ile baktım.  Hala, din, dil, mezhep, ulus, milliyet üzerinden politika yapılıyor olmasına kahroluyorum.

Ağlamamak için aydınlanmak gerek.

Hadi hayırlısı…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir